“Panik Anksiyete” yani nam_ı diğer “Panik
Atak”
Geçenlerde
bir arkadaşımın arabasına bindim, önde bebek arabası vardı, o yüzden arkaya
oturmak zorumda kaldım ve birkaç saniye sonra “dur ben ineceğim” diye bağırarak
arabadan atladım. Anlatması gerçekten çok zor bir durum, o birkaç saniyede
yaşadığım sıkıntıyı ve korkuyu tarif edemem.. Bir de arkadaşlarıma karşı duyduğum mahcubiyet
de cabası.. Oysa otururken aklımda böyle bir korku yoktu. Arkanın basıklığı,
camların koyu renk olması ve sıkışık oturma düzeni önce korkuyu sonra da paniği
getirdi işte. (O arkadaşım bu olaydan sonra cip aldı, tavanında da sunroof var)
İlk
atağımı da yine bir arabada yaşamıştım, orada da bağırarak arabayı durdurup
yola atlamıştım.. Tabii o zaman ne olduğunu anlayamamıştım, klostrofobim vardı
hep ama bu kendini kaybetme durumu çok farklıydı.
Neyse
sonra psikiyatr ve teşhis; “Panik Anksiyete” Halk dilinde“Panik Atak”. Yoğun korku, kaygı, endişe karışımı bir nöbet. Tıbbi tanımı
böyle..
En büyük sebebi yaşam kaygılarının artması, maddi ve manevi belirsizlik. Yaşanılan bazı sıkıntılar.. Sanılanın aksine sadece psikolojik bir durum da değil. Ataklar sırasında oluşan çarpıntı, terleme, ateş basması, kalp atışlarının hızlanması, nefes darlığı ve her şeyi sisli görme durumları da fizyolojik etkileri. Bazı hormonlar sebep oluyormuş buna.
Bir de bu hastalığın sinsi bir tarafı var; çok keyifli ve mutlu olduğun zamanlarda kendini hatırlatıyor. Beklenmedik bir anda ve hiç belirti göstermeden ortaya çıkıveriyor. Bir keresinde de böyle keyifli bir günün sonunda yakalamıştı beni. Nefes darlığıyla başlayıp, üzerimdeki elbiseyi çıkarmaya kalkmıştım bir cafedeJ Yeşil elma dilimleriyle dolu, elmalı votka içiyordum bebek’teki meşhur bir mekanda. Yanımda en sevdiğim arkadaşlarımla. Kahkahalarla dolu sohbet vardı masada ve birden nefes darlığı hissi, arkasından, eyvah nefes alamıyorum korkusu, üzerimdeki elbisenin beni sıktığı hissiyle gelen panik. Kalp çarpıntısı, sisli görüş ve elbisemden kurtulma isteği. Kulaklarımda psikiyatrımın sesi; “tatlım ciğerlerinde bir problem yok, boynuna taş bağlayıp suyun dibine de atmadık seni, bütün oksijen senin, çık dışarı nefes al.” Söylemesi kolay da, uygulaması zorJ
Bu olaylardan sonra da “ya yine olursa?!” endişesi başlıyor. Başka
kaygılardan doğan hastalığım kendi başına bir kaygı olarak ortaya çıkıveriyor.
Panik atağın önemsiz bir sorun olduğunun düşünülmesi ve sana “hastalık hastası” yakıştırmasının yapılması da en
fenası. Daha da fenası şımarıklık olarak algılanması ve abartıldığının düşünülmesi.. Aslında böyle
düşünenlere de kızmamak gerek, yaşamayan anlamıyor tabii.
Valla ben arabalarda önde oturuyorum, görüş alanımın açık olması
beni rahatlatıyor.. Uçakta da business class’da uçmam gerekiyor, koltuk araları
geniş ya!J Yok canım o kadar zengin değilim henüz. O yüzden uçağa bineceksem
ve de uçak daha çok yolcu alalım düşüncesiyle sıkıştırılmış koltukluysa eğer,
yarım doz sanax içiyorum. Yoksa “durdurun uçağı inecek var” diye bağırsam neye
yararJ
Herşeyi ilk önce benim sevgilim yapar.
YanıtlaSilPanik ataktan kimsenin haberi yokken biz biliyorduk ne olduğunu :-)
ama tabii benim başlangıçta ciddiye almamış olmam da ayrı bir ayıptı.
güzel anlatmışsın eline sağlık.
seni çooook seviyorummmmmm:)
Sil