1 Film 3 Kitap
Öncelikle en son seyrettiğim filmden bahsetmek istiyorum sizlere.
Bir Jaco von Dormael filmi, "Yeni Ahit"
(Le tout nouveau testament)
Bir gerçeküstü komedi tarzı olan filmde konu tanrı, ama bu tanrı huysuz, şiddet yanlısı, karısı ve kızıyla Belçika'da bir apartman dairesinde yaşayan sıradan bir vatandaş. Erkeklerin üstünlüğüne inanır. kocaman bir odası ve bilgisayarıyla yönetir insanlığı.. Gıcık olduğumuz Murphy kanunlarını kahkahalar atarak yazan ve bundan zevk alan bir tanrıdır. Bütün bunlara karşı, onun yarattığı zararlara son vermek, dünyayı iyi ve adil yapmak isteyen kızı, babasına karşı çıkıp, abisi İsa'nın yerine yeni havariler toplamak için bir yolculuğa çıkar. Ama yola çıkmadan önce tanrı babasının bilgisayarından tüm insanlara ölecekleri tarihleri yollar ve macera başlar.
Her ne kadar çok derin bir konu gibi görünse de bence şahane bir absürd komedi çıkmış ortaya, ama bir "herkesin şarkısı" hikayesi var ki işte ben ona bayıldım. Sizin espri anlayışınıza uyar mı bilmem ama ben izlemenizi öneririm.
Kitaplara gelince yaz yaz bitmez. Bu yazımda bir kısmından bahsedeceğim, Zaman zaman paylaşacağım sizlerle kitap önerilerimi.
Bu yaz tesadüfi olarak peş peşe okumak için seçtiğim üç kitap ta zamanın başlangıcına, evrene ve hayatın anlamına dair çıktı. Kuantum fiziği ve din, batı felsefesi ve doğu mistisizmi, zaman yolculuğu, inanç, tarih, bilim ve macera dolu üç farklı kitap.
Tanrının Formülü
Jose Rodrigues Santos
Sessiz ve Sakin ortamlarda okumanızı önereceğim bu kitapta, altını çizecek onlarca cümle bulacaksınız, ara ara derin derin düşüneceksiniz, Bilimsel bilgilerle dolu, karmaşık konulara değinen ama sizi içine çeken bir roman.
Geçmiş Günlerimiz
Cristin Terrill
Bir zaman yolculuğu romanı, güzel bir kurgusu var, çabuk ve keyifle okuyacağınız bir roman.
Kayıp Denklemler
Scot Baker
2000 yıllık bir zaman diliminde tarihler arası zaman yolculuğunu anlatan baş döndürücü bir macera.
10 Eylül 2016 Cumartesi
20 Mart 2016 Pazar
BİRKAÇ FİLM ÖNERİSİ
Annemin yarası filmine, konu hakkında hiçbir fikrim olmadan
gittim. Sadece oyuncuları biliyordum. Konu sürprizdi benim için. Bosna Hersek
savaşı tüm savaşlar kadar kötü, acı verici, çok sayıda insan hayatını trajik biçimde etkilemiş berbat bir savaştı. Din
ve etnik kökenler nedenli bir insanlık dramıydı, soykırımdı. İnanılmaz işkence
ve katledilme hikayeleri yaşandı. Bu savaş ile ilgili her türlü kitap, film,
belgesel her zaman ilgimi çok çekmiştir.
Annemin Yarası filmi bu savaşa, savaş sonrası yaşanılan acılara dokunuyor. Yaşanan onlarca hikayeden bir parça anlatılmış. Filmi çok
beğendim. Senaryo çok başarılıydı, çekimler
çok usta işiydi, oyuncular ise tek kelimeyle muhteşemlerdi. Film bir dram
filmiydi evet ama, aynı hayatta olduğu gibi tüm duygular bir aradaydı. Gülümseten,
kahkaha attıran, hüzünlendiren, keyif veren sahnelerle doluydu. Filmin geçtiği
çiftliği çok sevdim, filmin müziklerini çok sevdim. Sevgiyi, masumiyeti, iyiliği ve kötülüğü bir
arada hissedebileceğiniz çok güzel bir film. Tüm oyuncular çok iyiydiler ama
ben Ozan Güven’e hayran kaldım.
Kara Bela filmi de usta bir komedi filmi olmuş. Temposu asla
düşmeyen bir yol filmi. Hayatı hep kuralına göre yaşamış Kudret’in düzeni,
gördüğü bir rüyadan sonra sürpriz olaylarla tepetaklak oluyor. Çok sevdiği arabasına (kara bela) atlayıp
yola çıkan Kudret yolda yeni arkadaşlıklar ediniyor. Yolculuğun sonunda ise kuralsız yaşamın
keyfini ve dostluğun önemini öğreniyor. OyUncular Cengiz Bozkurt, Seda Bakan, Erkan
Kolçak Köstendil çok başarılılar. Bu şahane absürd komedi filmini izlemenizi
öneririm.
Danish Girl, dünyanın ilk trans kadınının hikayesi. İnsanlığın
başından beri, kendini yanlış bir bedenin içinde hapsedilmiş hisseden
insanların olduğu aşikar olsa da, bunu açıkça dile getirmek ve kendisi için ‘tanrının
hatası’ olan bedeninden vazgeçmek, hem de bu konuda bir ilk olmayı göze almak
cesaret isteyen bir şey.
Filmin konusu işte tam da bu sebepten ve gerçek bir hikaye
olmasından oldukça iddialı. Fakat, film insanı içine çekmiyor, hayret etmesini
sağlayacak kadar derinleşmiyor. Yine de, başarılı bir ressamın kocası olarak
başladığı hayata Lili Elbe adlı bir kadın olarak devam etmeye karar veren Einar
Wegener’in karsı Gerda’dan aldığı desteği ve Gerda’nın belki de sanatçı
kimliğinden dolayı, 1920’li yıllarda bu kadar açık görüşlü olabilmesi insanı
hayrete düşürüp, ‘ben olsam ne yapardım’ diye kendini sorgulatıyor.
Konusunun yoğunluğuna rağmen sönük olan bu filmde tabi ki,
Eddie Redmayne’nin oldukça hoş bir kadın oluşunu görmek bile filmi izlemeye
yetebilir.
Son olarak şiddetle seyretmenizi önereceğim film; "Başkan" "The President" İranlı yönetmen Mohsen Makhbalmaf'ın filmi. Bilinmeyen bir ülke ve bu ülkeyi yöneten acımasız diktatörün sonu diye özetleyebilirim. Bu bol ödüllü filmi izleyin.
3 Ocak 2016 Pazar
2016 İçin Alınan Ufak Tefek Zararsız Kararlar
Yine her yeni yılda olduğu gibi kişisel hayaller, yapılacak
ve yapılmayacak şeyler. Kalbimden geçenler, kafamda uçuşan düşüncelerim var.
Geçen sene neler hayal etmişim, olmuş mu, ya da aldığım
kararlarda tutunabilmiş miyim?
Gerçekleşenler de var, gerçekleşmeyenler de. Kar tatili için Uludağ’a gitmişim, ilk kayak deneyimimi
yaşamışım. Arkadaşlarımla yurt dışı turuna
çıkmışım. Çok istediğim birkaç parça eşyayı edinmişim. Arabamı yenilemişim. Hep istediğim gerçekten sürpriz olan bir doğum
günü yaşamışım, tekneyle boğaz turu yaparak hem de. Yine en sevdiğim Bodrum’uma
gitmişim. Hiç gitmediğim Hatay, Antakya, İskenderun’a gitmişim ve inanılmaz
yeni tatlar öğrenmişim.
Tabii her hayalim gerçekleşmemiş.
Amerika ve uzak doğu’ya gidemedim, kitap yazamadım, resme
başlamadım, şan derslerine başlamadım, 30. Kat civarında bütün duvarları cam
olan bir daire alamadım J
Olsun. Hayal etmeye devam, yeni bir yıl, yeni hayaller.
Bir de yapısal kararlarım var, pek değiştiremediğim. Aslında
çok keskin kenarları olan bir insan değilim, kararlarım, düşüncelerim esnektir,
ama yaş aldıkça değişmediğini fark ettiğim tek şey samimiyetim. Ne kadar “artık açık sözlü olmayacağım” desem de
olmuyor. Tam tersi daha da açıldım, takır takır söylüyorum kafamdan geçenleri. Yalana
dolana, entrikaya, hele hele samimiyetsizliğe hiç tahammülüm yok. İçi ve kafası
farklı düşünen, ağzı farklı konuşanlara feci kılım. Filtresizlik de iyi değil
tabi, asla kırıcı olmam zaten, ama anlamayanla da uğraşmaya gerek yok zannımca J Bu sene biraz daha sakinleşip,
içimde tutacağım samimi düşüncelerimi. Ama negatif, içi başka dışı başka
olanlardan bu sene daha da uzaklaşacağım.
Haksızlıklar, ön yargılar, anlayışsızlık ve sevgisizlik. Zaten
dünyada yaşanan tüm çirkinlikler bu yüzden değil mi?
Geçen yıl rahat olduğum, hoşuma giden ortamlarda bulunmuşum,
istediğim ve sevdiğim şeyleri yapmışım, çok kitap okumuşum, daha çok el işi
yapmışım, bunlara aynen devam edeceğim. Daha çok kitap okuyacağım, daha çok
film seyredeceğim. Dekorasyonla daha da ilgileneceğim, yeni konseptler
bulacağım, hayalimde evler döşeyeceğim.
Senenin son aylarına denk gelse de biraz spora başlamıştım,
bu sene salon sporu yapmayacak olsam da, mesela daha fazla yürüyeceğim, şimdilik hoşuma
gidiyor yürümek, bakalım ne kadar
sürecek J
Ne kadar şanslı ve yaşsız kadınlardan olsam da artık cilt
bakımlarına başlayacağım, ha tabii bütçem izin verirse J
Yine seyahat planlarım var. Annem ve abimle, kızımla, bir de
çekirdek ailemle, dört kişi. Ailemle daha çok vakit geçireceğim, onlara şahane
yemekler yapacağım, her akşamı yine özel kılacağım, yine film geceleri
yapacağız.
Facebook’ta olmayacağım bu sene, sadece blog yazılarımı
paylaşmak için kullanacağım. Fark ettim ki komik videolardan, özlü sözlerden,
hayırlı cumalardan falan pek hoşlanmıyorum. Ben fotoğraflara bakmayı ve
fotoğraf paylaşmayı seviyorum. O yüzden Instagram’dayım. Takip etmek isteyen
olursa Instagram adım; afisek. Ha bir de
Snapchat’deyim. Yenilikleri öğrenmeyi ve uygulamayı seviyorum. Geliştiğimiz sürece
varız, unutmayın.
Valla hayal etmek, istemek bedava, bir kısmı gerçekleşmese
de olur. Sonuçta halimden, yaşadığım hayattan memnunum. Yeni yılda sağlıklı ve
huzurlu olalım, bereketimiz de bol olsun inşallah.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)