Tsundoku diye bir şey
duydunuz mu? Ben de yeni okudum, Hürriyet yazarı Melike Karakartal yazmış.
Japonca bir sözcük. Sürekli kitap alıp onları okumadan biriktirmek demekmiş.
Tsundoku mu bilemiyorum ama bende var bu kitap biriktirme huyu. Sürekli kitap
almak istiyorum. Bir çeşit kitap açlığım var. Okunacak kitap stoğum azalacak
diye ödüm kopuyor. Varsın 5-10 kitap başucumda üst üste dursun, o sayı
azalmasın istiyorum. Bazen bir hız girişiyorum okumaya, bazen de yavaş gidiyor.
Bazen birkaç kitabı bir arada okuyorum. Bazen bazılarını sonraya bırakıyorum,
yeni aldığım kitap öne geçiyor. Böylece başucumda, sağda solda birikiyor
kitaplar.
Zaten yazın yapacak fazla
bir şey yok. Televizyon desen bütün eski dizi tekrarlarıyla dolu, haberler
desen, sürekli değişen ve sinirlerimizi bozan gündem bolluğu yaşıyoruz. Ülkemiz
elden gidiyor gibi endişe ve kaygı dozumuz arttıkça artıyor. Nice insanımızı
öldüren terörist başı kapalı tutulduğu hapishaneden demeç veriyor, bayrağımız indiriliyor.
Halkının %50 sini sevmeyen ve sürekli azarlayan bir başbakanımız var.
Belediyenin çok iyi iş
yaptığını söylüyorlar, tamam şehir temiz, düzenli, yol kenarları çiçek bahçesi
gibi, metro da var, peki ben Anadolu
yakasında oturan bir vatandaş olarak Atatürk hava limanına havataşla
gidemiyorsam nerede kaldı hizmet?! Ha taksiye bin diyenler, kaç para yazıyor
haberiniz var mı? Metro, marmaray falan filan hattı var diyenler hiç bavullarla
o güzergahı denediniz mi?
Sokağa çıksan bir mahşer
kalabalığı, artık her gün her saat trafik sıkışık. Eskiden bir işe gidiş, bir iş
çıkışı, ne bileyim okul servislerinin
saati gibi bahaneler vardı oysa şimdi hep sıkışık bu trafik. Caddeye ineyim de
yürüyeyim nasılsa hafta içi kalabalık olmaz diyorsun ama kahve içmek için bile sıra
bekliyorsun. Bence İstanbul’da çalışmayan nüfus çok fazla, ha bunların çoğunluğu
kadınlarla çocuklar da sanmayın, bildiğin erkek sayısı da kadınlarla eşit. Karı
koca bebeklerinin pusetini almış çıkmışlar salına salına yürüyorlar. Ben ciddi
merak içindeyim, nereden geliyor bu değirmenin suyu oğlum?!
Bir de hala medeni değiliz,
insanlar çok sinirli, kızgın ve tehlikeliler, herkes ön yargılı, hoşgörü sıfır.
Doğal afetler, doğal olmayan
insan hatası sonucu meydana gelen afetler. Korkudan etliye sütlüye bulaşmayan
insanlar, adaletsizlik hissi, Merkür'ün geri gitmesi vs.. vs..
Sürekli değişen sinir bozucu
gündemden ve de bir çeşit hastalık haline gelen facebook’tan, twitter’dan,
instagram’dan biraz uzaklaşıp kitap okumanın tadına varmak en güzeli bence.