Bir kitapta
okudum, organizmamızdaki tüm hücreleri yedi yılda bir yenilermişiz.
Mesela en
çok süreklilik gösterdiklerini düşündüğüm kemiklerimiz bile zaman içinde
değişiyorlarmış. Ayağımızdaki, aşık kemiğinden tutun kulağımızdaki o minnacık
üzengi kemiğine kadar büyüklü küçüklü tüm kemikler değişime uğruyorlarmış.
Yani şu
anda içimde hiçbir şey yok ki yirmi yıl öncesinin Ayşegül’ünde olsunJ
Google
amcaya sorduğumda ise bu süre ortalama gibi görünüyor. Mesela cilt
hücrelerimiz 2 haftada
bir, karaciğerimiz 6 ayda bir, akciğerimiz senede bir, bağırsaklarımız 3-5
günde bir, kirpiklerimiz bile 2 ayda bir yenileniyorlarmış. Bazen ondan çok
çektiğimiz dilimiz de 10 günde bir yenileniyormuş.
Bu durumda
bazı şeylerden o ben değildim deyip sıyrılabiliriz aslında. O sözü söyleyen dil
hücrelerim çoktan değişti, yani bilimsel olarak o zamanki dil artık benim dilim
değil J
Ruhumuz
ise, sürekli değişen, ölen ve yenilenen hücrelerimize sıkıca tutunarak
sürekliliğini korumaya çalışıyor.
İşte bu
yüzden bugün değişmiş olan bedenimin
benim bedenim olduğunu söyleyebiliyorum. Yani “benim” diyen şey ruhumuz.
Ama aslında
ben ve herkes, ne eskiden olduğumuz kimseyiz, ne de ileride olacağımız kimse.
Hücresel olarak da, ruhsal olarak da. Değişiyoruz işte!