7 Mart 2015 Cumartesi

Film Önerisi; "8 Saniye"

En çok biyografileri severim. Kitap olsun, film olsun, gerçek hayat hikayeleri hep ilgimi çekmiştir. Yaşanmışlıklardan çok şey öğrenebiliriz, farkındalıklar yakalayabiliriz diye düşünürüm.

Bu yüzden vizyona yeni giren “8 saniye” filmi hemen dikkatimi çekti. Berlin’de doğup büyümüş bir Türk kızının ilginç hayat hikayesinin filmi olması, ayrıca bizzat bu hikayenin sahibinin filmde kendisini oynaması da beni bu filme çekti.



Filmin senaryosunu yazan ve kendisini oynayan Esra İnal’ın ilk oyunculuk denemesi olduğuna inanmak güç. Oldukça zor sahnelerin hakkını vermiş, çok doğal ve çok başarılıydı. Kıza çok sempati duydum. Bunun iki sebebi var; birincisi filmin kahramanı Esra’nın, Almanya’da doğup büyümüş ve hala orada yaşayan dayımın kızı kuzenime olan aşırı benzerliğiydi. Hem tipi benziyor, hem de o Almancı Türklerin kendilerine has konuşmaları. İkinci sebebi ise benim de Esra gibi rüyacı olmam.

Esra küçücük yaşlarından itibaren haberci rüyalar gören bir kız, rüyalarında ona eşlik eden ve yol gösteren gizemli bir arkadaşı var. Gerçek yaşamında da algıları çok açık, hisleri çok güçlü, bu yüzden de bir süre sonra rüyalar alemiyle gerçek alemi karıştırmaya başlıyor. Doğal olarak da bunlardan çok etkileniyor ve korkuyor.



Diğer yandan çok sıcak ve anlayışlı kocaman bir ailesi var. Buna rağmen Esra’nın Almanya’da yaşayan Türk ve Müslüman bir kız olarak varoluş çabalarını, örf, adet ve kültür karmaşalarını da izliyoruz. Bir yandan onu çok yoran ve etkileyen rüyalarıyla mücadele eden, bir yandan da erkek baskısından uzak özgür bir yaşam sürmeye çalışan Esra’nın çıkış yolu aramasını anlatıyor film.



Hem komik hem hüzünlü hem de öfke dolu bir yaşam hikayesi.
Çekim planları, görüntüler çok başarılı, Ömer Faruk Sorak şahane bir film yapmış. İç sahneler de dış sahneler de çok görkemliydi, hele ki rüyalar alemi beni benden aldı.

Yan rollerdekiler de çok iyi seçilmiş, harika oyunculuklar sergilenmiş.

Bu film için bir akşamınızı mutlaka ayırın derim ben.

2 Mart 2015 Pazartesi

Konuşamadığımız Birikmişler



Zamanında söylenmemiş, biriktirilmiş cümleler bir gün gelir ilişkilerinizi etkiler. Söylenmemiş cümleler, biriktirilmiş konular arka odalarımızda üst üste yığılırlar.

Sonra bir gün o biriktirdiklerimiz öyle çoğalırlar ki, sığamazlar konuldukları yere ve bunun sonucu meydan gelen patlamalar da yanlış zamanda ve yıkıcı şiddette olur.

Kinden var olmuş yanardağ, eninde sonunda patlar ve savrulur sözler kızgın lavlar gibi, yakar geçer insanları. Bazı sözler lavdır, bazıları kurşundur, yakar, ağır yaralar, sonsuza dek kanatırlar. Üstelik ağızdan çıkan lafları artık geri alamazsınız.  Laf edilen de yaralanmıştır, acımıştır canı, uyuyayım uyanayım geçecek olmaz artık. Ne zaman siler bunu, ne de dilenen özürler.

Bir sürü atasözü ve kişisel gelişim zımbırtıları var bu konu hakkında; konuşmadan önce düşünmeyi, beklemeyi öğütleyen.

Cümleler böyle acıtabilirler tamam ama bunun karşılığı susmak mıdır?
Konuşulsun mu susulsun mu?

Bence konuşulsun, biriktirilmesin, ama üslubuyla söylensin, kavga etmeden, bağırmadan, terbiye sınırlarını aşmadan, kırıp dökmeden, dallandırılıp budaklandırılmadan söylensin ki söylenmemişler, içine attığımız odalarda kine dönüşmesinler.

Söyleyeceğini karşısındakini incitmeden söyleyebilen çok az insan gördüm.
Benim canım babacığım tam da bu işin erbabıydı. Sitemini öyle tatlı yapardı ki, ne o içinde tutar üzülürdü, ne de karşısındaki incinirdi. Böylece de o sıkıntı veren konu uzamadan hallolunur, kapanır biterdi. Birisine bir iyilik yapacaksan da, borç vereceksen de öyle yapacaksın ki karşındaki insan ezilmeyecek derdi.

Bir de kiminle konuştuğun da çok önemli tabii. Bazen karşındaki seni hiç dinlemez, hep kendi bilir, söylediklerin kulaklarına ulaşamaz bir türlü. Kendi haklıdır, kendi bilir, hep kendi dedikleriyle çevrilidir, aşamazsın, anlatamazsın derdini. Yorulursun vazgeçersin.

Elbette kırılmışlıklar, incinmişlikler söylenmeli biriktirilmeden, ama bunu yaparken de kırıp dökmeyeceksin etrafı. Üslubuyla konuşacaksın, tartışacaksın, içini de kafanı da boşaltıp konuşacak ve rahatlayacaksın ki, huzurla ilişkilerine, arkadaşlıklarına devam edeceksin.

Biriktirilmiş kızgınlıklardan, hesaplardan uzak, adil, huzurlu ve tertemiz günlerimiz olsun hep.