16 Haziran 2014 Pazartesi

Kitaplar, Tsundoku ve Ben


Tsundoku diye bir şey duydunuz mu? Ben de yeni okudum, Hürriyet yazarı Melike Karakartal yazmış. Japonca bir sözcük. Sürekli kitap alıp onları okumadan biriktirmek demekmiş. Tsundoku mu bilemiyorum ama bende var bu kitap biriktirme huyu. Sürekli kitap almak istiyorum. Bir çeşit kitap açlığım var. Okunacak kitap stoğum azalacak diye ödüm kopuyor. Varsın 5-10 kitap başucumda üst üste dursun, o sayı azalmasın istiyorum. Bazen bir hız girişiyorum okumaya, bazen de yavaş gidiyor. Bazen birkaç kitabı bir arada okuyorum. Bazen bazılarını sonraya bırakıyorum, yeni aldığım kitap öne geçiyor. Böylece başucumda, sağda solda birikiyor kitaplar.



Genelde geceleri kitap okumayı severim ama, yaz mevsimi gündüzleri de okuyorum. Bilindiği üzere sıcak havaları hiç sevmem. Ya evde klima altında, ya da havuz veya deniz kıyısında arada bir suya dalıp serinleyerek kitaplarımı okuyorum.




Zaten yazın yapacak fazla bir şey yok. Televizyon desen bütün eski dizi tekrarlarıyla dolu, haberler desen, sürekli değişen ve sinirlerimizi bozan gündem bolluğu yaşıyoruz. Ülkemiz elden gidiyor gibi endişe ve kaygı dozumuz arttıkça artıyor. Nice insanımızı öldüren terörist başı kapalı tutulduğu hapishaneden demeç veriyor, bayrağımız indiriliyor. Halkının %50 sini sevmeyen ve sürekli azarlayan bir başbakanımız var.

Belediyenin çok iyi iş yaptığını söylüyorlar, tamam şehir temiz, düzenli, yol kenarları çiçek bahçesi gibi, metro da var,  peki ben Anadolu yakasında oturan bir vatandaş olarak Atatürk hava limanına havataşla gidemiyorsam nerede kaldı hizmet?! Ha taksiye bin diyenler, kaç para yazıyor haberiniz var mı? Metro, marmaray falan filan hattı var diyenler hiç bavullarla o güzergahı denediniz mi?

Sokağa çıksan bir mahşer kalabalığı, artık her gün her saat trafik sıkışık. Eskiden bir işe gidiş, bir iş çıkışı,  ne bileyim okul servislerinin saati gibi bahaneler vardı oysa şimdi hep sıkışık bu trafik. Caddeye ineyim de yürüyeyim nasılsa hafta içi kalabalık olmaz diyorsun ama kahve içmek için bile sıra bekliyorsun. Bence İstanbul’da çalışmayan nüfus çok fazla, ha bunların çoğunluğu kadınlarla çocuklar da sanmayın, bildiğin erkek sayısı da kadınlarla eşit. Karı koca bebeklerinin pusetini almış çıkmışlar salına salına yürüyorlar. Ben ciddi merak içindeyim, nereden geliyor bu değirmenin suyu oğlum?!

Bir de hala medeni değiliz, insanlar çok sinirli, kızgın ve tehlikeliler,  herkes ön yargılı, hoşgörü sıfır.

Doğal afetler, doğal olmayan insan hatası sonucu meydana gelen afetler. Korkudan etliye sütlüye bulaşmayan insanlar, adaletsizlik hissi, Merkür'ün geri gitmesi vs.. vs..


Sürekli değişen sinir bozucu gündemden ve de bir çeşit hastalık haline gelen facebook’tan, twitter’dan, instagram’dan biraz uzaklaşıp kitap okumanın tadına varmak en güzeli bence.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder