22 Nisan 2013 Pazartesi

Had Bilmek




Alime sormuşlar: “Efendim en iyi neyi bilirsiniz?”
Alim kişi cevap vermiş: “haddimi bilirim.”

Sözlüklere göre; “Had” kelimesi durmamız gereken sınırları içerir. 
Haddini bilmek; kendi değerini ve yeteneğini, olduğundan ve başkalarından üstün görmemektir. Haddini bilmek, kendini bilmektir.

Şöyle bir etrafınıza bakın bakalım, ne kadar çok had bilmez var etrafımızda. Bizzat tanıdığımız, tanımadığımız ama bazı yerlerde bir araya geldiğimiz kişiler, toplu taşıma araçlarında, takside, alışveriş yaptığımız esnaflar içindeler, her yerdeler ve ne kadar da çoklar.

Saygısızlık, edepsizlik ve küstahlığın yeni adı "had bildirmek" olmuş. İşin garip olan yanı, haddini bilmediğini de bilmez çoğu. “Ama karşımdaki de hak etti” der, “ezilmedim” der, oysa bilmez ki edepsiz susturduğunu sanır, edepli ise edebinden cevap vermez.

Hiçbir insan edepsiz olarak doğmaz, edepsizlik sonradan edinilir.  İnsan egosu şımartılmaya görsün, şımartıldıkça kabarır, kabardıkça da cıvıyıp haddini aşar işte!

Haklılığından ve mantığından her zaman emin birisini gördüğüm zaman ondan sakınırım. Çünkü büyük ihtimalle haklılık ve mantık adına vicdanını köreltmiştir. Merhametin, terbiyenin mantığı olur mu?

Haddini bilen herkes, herhangi bir konuda, yaşını, bilgisini, konumunu ve sınırlarını bilip, ona göre davranır ve konuşur. Haddini bilmeyense kural tanımaz, görgü bilmez, kırar geçer.

Konuşurken, tartışırken “bence” demenin bir nezaketi vardır. Birbirini dinlemenin bir nezaketi vardır. Karşıdakinin yaşına, bilgisine, tecrübesine gösterilmesi gereken bir nezaket vardır. Kibar olmak, haddini bilmek bu kadar zor mu? Haddimizi bilme özürlüyüz ama had bildirme konusunda çok hevesliyiz maşallah!

Hoşgörüsüz, önyargılı, intikamdan başka bir duyguyu tanımayan, empati denilen şeyi bilmeyen insanlara dönüştük. Kimse kimseyi dinlemiyor, ne demek istediğini anlamaya uğraşmıyor.

Beni en çok rahatsız eden insanlar, her şeyi en iyi bildiğini düşünenlerdir. Herkes her şeyi çok iyi bilecek diye bir şey yok ki, herkesin ilgi alanı farklı olabilir. Yapılması gereken, bilmediğin konuda  ısrarcı olmamak ve bir bilene saygı duymak olmalı. 

Çocuklarımıza öğrettiğimiz şeylerin en başında; bilmediğiniz bir konuda tartışmaya sakın girmeyin, o konuyu iyice öğrenip öyle tartışın olmuştur. Sonra merhametli ve saygılı olmanın önemini hatırlatırız hep. Hakkınızı koruyacaksınız ama bunu  yaparken hak koruma ve küstahlık arasındaki o ince çizgiyi iyi bileceksiniz deriz.  İnanın  bu çizgiyi aşan çok çocuk gördüm. Büyüklerine karşı saygısızlar, arkadaşlarına karşı merhametsizler. Yazık! Bu çocukları bir de büyüdüklerinde düşünün.

Hepimiz hakkımızı korumayı bilmeliyiz tabii, ama bunu nasıl yaptığımız önemli. Size bir soru; Hangisi daha çok üzer  sizi? Bir şey söyleyip "keşke söylemeseydim" mi? Yoksa, bir şey söylemeyip "keşke söyleseydim"mi?

Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin, içinde kalmasın.” Sonra, “aman boşver, söyleyince ne olacak?” diyorum. Kalp kırmak beni daha çok üzüyor, o zaman da sus geçsin gitsin diyorum!

Ya siz?

2 yorum:

  1. çok güzel bir yazı:) keşke herkes sizin gibi davranıp kalp kırmasa...tebrikler

    YanıtlaSil