6 Mayıs 2013 Pazartesi

Rüyalarım, düşlerim, kabuslarım..


En güzel rüya tanımını Murathan Mungan’ın “Şairin Romanı” kitabında okumuştum; “Rüyalarımız kendimize sorduğumuz resimli bilmecelerdir. Cevabının bizde saklı olduğundan habersiz olmayı seçtiğimiz için hatırlamayız onları ya da tabir edemeyiz.”

Rüyalarım benim  için çok önemlidir. “Bir rüya gördüm” dediğim zaman evdeki herkes yine mi ifadesiyle bana bakar. Endişe, korku ama bir o kadar da merak dolu olan gözleri, rüyama göre beni ya geri çeker, ya da keyiflendirir. Çünkü bilirler ki rüyalarım çıkar.

Çok rüya gördüğüm için rüyalarla ilgili çıkan kitapları, yazıları, belgeselleri, tv’de çıkan uzmanları elimden geldiğince takip ederim.

Rüya denilince çoğu insanın aklına ilk gelen isim Sigmund Freud’dur. Rüyaların bilinç altına giden ana yol olduğunu söyleyen  Freud 'a göre rüyaların amacı günlük yaşamda bastırılarak bilinçaltına atılmış ilkel,  çoğunlukla da cinsellik ve saldırganlıkla ilgili isteklerin dışa vurulmasıdır. Ünlü psikanalist kişinin bastırılmış duygularını ortaya çıkarmak için rüyalardaki sembollerin önemine dikkat çeker. Şu aralar tezi için Freud okuyan kızım benim için bu görevi üstlenmiş durumda J


sigmund Freud ve carl Jung


Freud kadar popüler olan bir başka isim de Carl Güstav Jung 'du. İnsanların yaşam biçimlerinin getirdiği kısıtlamalar sonucu, kişiliklerinin ortaya koyamadıkları yönlerinin rüyalarda ortaya çıktığını söyleyen Jung’a göre, rüyalarda geçen semboller bilinçaltından gelen zihinsel görüntülerdir ve kabullenmediğimiz ya da endişe duyduğumuz yönlerimizi tanımamıza ve kabullenmemize yardım ederler.

İkisinin çalışmaları arasındaki temel farklılık Freud'un rüyanın ne saklayacağına, Jung'un ise ne açıklayacağına bakmasıdır.

Çok rüya gören bir insan olarak bana  sorarsanız eğer, aklım tüm uzmanların dediklerine inanmak istiyor, yani tüm  rüyalar bir şekilde yaşadıklarımız ve bilinçaltımızın eseri olduğu için “eyvah kötü bir rüya gördüm, ne olacak acaba?” korkusu yaşamama gerek yok o zaman! Bunun bir yere kadar doğru olduğunu kabul ediyorum ama ben haberci rüyalara da inanıyorum.

Rüyalarımızın çoğu  bilinçaltımızın bize sunduğu görüntülerdir. O gün yaşadıklarımız, ya da bir süredir zihnimizi meşgul eden problemler, özlemlerimiz, isteklerimiz bilinçaltının muhteşem yönetmeliği sayesinde değişik rollere bürünüp bir tiyatro oyunu hazırlarlar ve bize ustalıkla bu oyunu sunarlar.  İdiia ederim ki benim bilinçaltım bu konuda Oscar’ın en büyük adayı olabilir J Ama bir de haberci rüyalarım var ki, ben ve yakınlarım buna birkaç kere tanık olmuşlardır. Bunun sebebinin de 6. duyum olduğuna inanıyorum.


Ya kabuslar? Bu konuda da çok iyiyim J Kabuslarımdan çok güzel gerilim filmleri, seri katil hikayeleri çıkar. Karabasan da görmüşlüğüm var  ve bence kabustan beter bir şey. Kötü bir rüya gördüğünü fark edersin ve uyanmak istersin ama bunu başaramazsın, bazen uyandığını sanırsın, üzerindeki ağırlık kalkmaz bir türlü, aslında hala uykudasındır falan filan, yani berbat bir durum L

Tekrarlanan rüyalar var bir de. Benim rüyalar aleminde yıllardır yaşadığım evler ve sokaklar var valla, rüyamda çok iyi bildiğim bu yerleri gerçekte hiç görmedim.

En sonuncusu da “kıçın açıkta kalmış” isimli rüyalardır  ki bunlar da bende fazlasıyla mevcut. Geçen gece bir ambulans sedyesinde, üzerimde ameliyat önlüğü ile yüzü koyun uzanmış olarak E-5 kara yolunda arabaların arasında son hızla eve dönmeye çalışıyordum J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder