23 Temmuz 2013 Salı

Son Okuduğum Kitaplar









Bazı kitapları yıllar sonra tekrar okumayı çok seviyorum. Kitap tavsiyelerime ilk olarak yıllar önce okuduğum bir Charles Dickens romanıyla başlıyorum. “İki Şehrin Hikayesi”. Dünya klasiklerinden tekrar okunmaya değer şahane bir kitap.






Ayşe Kulin’nin “Gizli Anların Yolcusu”, “Bora’nın hikayesi” ve “Dönüş” serilerini bitirdim sonra.

“Gizli Anların Yolcusu” nu okuduğumda, hiç de Ayşe Kulin tarzı değil demiştim. Sanki başka bir yazarın kitabıydı. Çok beğenmedim, çok etkilenmedim. Kitabın içindeki Bora’nın hikayesi çok daha etkileyiciydi bence ki sonradan 2. kitap “Bora’nın hikayesi” geldi zaten.

2. kitap "Bora'nın Hikayesi" genelde konuşulmayan ama bilinen bir yarayı anlatıyor. Küçük bir köyde, sevgi verilmeden büyüyen, ahlakı ve dini öğrensin diye kuran kursuna gönderilen çocukların, aslında din dışı hurafelerle şekillenen korku dolu inançları, cinselliğin konuşulmaması ve  ayıplanması sonucu ortaya çıkan çarpık ilişkiler, tecavüzler, intiharlar ve hayatın tamamını etkileyen çocukluk travmalarının bir türlü atlatılamadığını anlatan hüzünlü bir hikaye.

Serinin son romanı  “Dönüş” ise  karakterlerin ve hikayenin sonunu anlatıyor. Bana biraz,  bir an önce hikayeyi sonlandırma havasıyla aceleye yazılmış hissi verdi.

Özetle, bu seride Ayşe Kulin’in diğer kitaplarındaki havayı yakalayamadığımı söyleyebilirim.

Alexandre Jardin’in “Jardin’lerin Romanı” isimli kitabı, kitapçıda dolaşırken, arka kapağındaki yazısından etkilenip aldığım ve iyi ki almışım dediğim bir kitap. Fransız yazar Alexandre Jardin’in büyüdüğü evi anlattığı eğlendirici bir roman. Bir nevi aile biyografisi  ama oldukça garip bir aile. Karakterlere bayıldım, hele ki kurgu değil, gerçekte yaşamış olan karakterlerin her birinin öyküsü çok çarpıcı, ilginç ve komik.




Güzelliği dillere destan çapkın bir anne, karısının en yakın arkadaşından bir çocuk sahibi olmasını isteyen yazar, senarist dengesiz baba. Sevdiği kadını daha iyi anlamak için solak olmaya karar veren bir amca, şişmanlamadan yemek yemeğe devam edebilmek için hizmetçisinin karnındaki paraziti kendine naklettiren ve ilerlemiş yaşına karşın orgazm peşinde koşan bir büyükanne, hem sağ hem de sol partilere para aktaran Hükümetin üst düzey bürokratlarından bir büyükbaba, hizmetçi olarak girdiği evde önce büyükbaba sonra da amcanın sevgilisi olarak sonunda evin hâkimi durumuna gelen Zuzu.

İlginç karakterlere rağmen biraz ağır ilerleyen bir roman, başkalarının hikayelerini okumaktan keyif alanlara öneririm.

Zülfü Livanelli’nin “Kardeşimin Hikayesi” kolay okunan, akıcı, merak uyandıran bir roman. Bir cinayet, ilginç takıntıları olan bir mühendis, yeni nesli yansıtan genç bir gazeteci kız ve merkezinde aşk olan gizemli bir hikaye. Okumaya değer.


Son olarak gerçekten büyük bir keyifle okuduğum Namık Kemal Behramoğlu’nun “Bir Savcının Anıları” kitabından bahsedeceğim. Yitik Ülke Yayınlarından çıkan bu kitabı gerçekten bir solukta okudum. Yakın tarihimize ait şahane anılar, şahane bir dille kaleme alınmış, hele yazarın yazdığı dörtlüklere bayılacaksınız. Behramoğlu, diğer adıyla Tomson Kemal’in anılarını okumanızı şiddetle tavsiye ederim.


Şimdilik bu kadar, devamı gelecekJ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder