13 Mart 2014 Perşembe

Berkin......






Eğer vicdani ve ahlaki değerleri varsa,

Eğer ağızlarından düşürmedikleri Allah korkuları varsa,

Eğer kuranda yazdığını söyledikleri en büyük günahın kul hakkı yemek olduğunu söylüyorlarsa,

Eğer sağ omuzdaki meleğin yaptığın iyilikleri, sol taraftaki meleğin yaptığın kötülükleri yazdığına inanıyorlarsa,

Eğer Allah’ın her şeyi bildiğine, gördüğüne inanıyorlarsa,

O zaman yaptıklarının cezasız kalmayacağına da inansınlar.

Eğer cehennem varsa, sırf sokakta savunmasız çocuklarımızı öldürdükleri için orada yanacaklarını bilsinler.

Eğer Rabia meydanında öldürülen çocuklara üzülüp, onu anıp, Berkin’i, Ali İsmail’i, Ethem’i yok sayıyorlarsa, ailelerine yalandan da olsa (artık samimiyetlerine inanmak mümkün mü?!) baş sağlığı bile dilemiyorlarsa,

Yaşanan acılara merhamet gösteremiyorlarsa,

Ve hala utanmıyorlarsa inançlı da değiller, vicdanlı da.

1 Mart 2014 Cumartesi

Psikiyatr Hikayem



Televizyonda, radyoda, gazetelerde, dergilerde, internette, nerede görürsem göreyim, psikiyatr ve de psikologların konuşmalarını ve yazılarını kaçırmam.

Geçen gün gündüz kuşağında rastladım yine bir psikiyatra, uzun yıllardır muzdarip olduğum panik bozukluktu konu. Artık bu konuda uzman gibi konuşabileceğimden emin olabilirsiniz, ama yine de dinlemekten hoşlanıyorum işte. 

,
Sevgili doktorumuz bu işin ne sadece ilaçla ne de sadece terapiyle düzelemeyeceğini anlatıyor. Yani, ilaçla beyindeki ronadrenalin, dopamin ve serotonin hormonlarını düzenleyip, sonra da beynin takıldığı konuyu  konuşacaksın ki sonuç alabilesin.

Bunlar bildiğim lakırdılar ve %100 doğru olduğuna da inanıyorum ama bu mesele bir yarama bir kere daha dokundu. Şöyle ki; 2005 yılında ilk psikiyatrıma panik atak sorunundan dolayı gittiğimde her şey çok güzeldi. Çok tatlı, güler yüzlü, çok güzel dinleyen ve çok güzel anlatan bir doktor vardı karşımda. Ferah bir ofis, zeytin yeşili deri koltuklar, şık objeler, hafif bir müzik, ve daha önce tanımadığın birisine anlattığın hikayenle baş başa kaldığın güzel bir ortam. Doktor beni dinleyip, sorular sormuş ve daha önce hiç düşünmediğim farklı bakış açıları göstermişti bana. Sürekli; “evet yahu!!” dediğimi hatırlıyorum.

Neyse, panik atak bozukluğu teşhisim konuldu ve tabii ilaçlarım düzenlendi. 15 gün sonrası için randevu verildi. Güzel. Peki fatura? Yıl 2005 doktorun ücreti 250.-TL

O zamanlar emekli değilim, aktif çalışan pek de fena para almayan bir çalışanım ama yine de bir yerden sonra ağır gelmişti bu paralar bana.

Yıllar geçip de yeniden panik durumlar başlayınca, 2. psikiyatr maceramı yaşadım. Doktor ücretleri 400.-TL – 800.-TL arasına dayandığından ve ben de artık emekli maaşına mahkum bir vatandaş olduğumdan devlet hastanesine gitme kararı aldım. İnternetten bana göre güzel isimli bir doktor seçip randevu aldım.

Özel doktora gidildiğinde de bekleme odasında birkaç hastayla karşılaşıyorsun ama inanın bana devlet hastanesi koridorunda karşılaştıklarımla kıyaslanamaz… Hem çok kalabalık hem de gerçekten moral bozucu ve traji komik olaylara şahit oluyorsun. Genci, yaşlısı, şizofreni, bipoları, sürekli konuşanı, sürekli dolaşanı, ya da sadece sabit bir noktaya bakanları görünce oldukça sarsıldığımı hatırlıyorum.

Sıra bana gelip de doktor odasına girdiğimde 2. sarsıntı dalgası geldi. Suratsız, hayatından bezmiş bir şekilde oturan ve asla göz teması olmayan bir doktor ve ondan nerdeyse 10-15 metre uzakta duran hasta koltuğu, başka da hiçbir şey olmayan beyaz bir oda. Konuşma aynen şöyle; “Neyin var?” “Şu yılda panik bozukluk teşhisi konulmuştu..” “Ne ilaç içtin?” “Şu şu ilaçlar ama yeniden panik ataklarım başl…” “Tamam şimdi de şu ilaçları iç, 1 ay sonra yine gel. Sıradaki……”

Serotonim hormonu en önemlisi, onu ilaç takviyesiyle dengede tutup, panik bozukluğumu tetikleyen unsurlardan kaçınarak ve de hayatın iniş çıkışlarına göre slalom yaparak bu işi çözdüm sayılır da, televizyonda konuşan psikiyatra bağlanıp bunları anlatmayı çok isterdim. Her mental problemi olan rahatça psikoloğa ya da psikiyatra gidemeyebiliyor. Devlet hastanelerinin sundukları ise anlattığım gibi korkutucu ve hiç yararlı değil. Mental hastalıkların da diğer hastalıklar kadar hatta belki de daha fazla dikkate alınması gerektiği anlaşılmalı. “Bak gönder” şeklinde bir tedavi ile bu rahatsızlıkların iyileşmesi mümkün değil. Konusunda uzman bir dinleyici ve yol gösterici gerçekten çok önemli. Ben hala yaşadığım panik ataklarımı doktorumun aklıma yazılan cümleleriyle kontrol altında tutabiliyorum.

Ama bunu telefonla bir kanala bağlanarak yapma düşüncesi bile panik atak sebebi olabilirdi benim için. O yüzden ben de yazarak içimi döktüm işte.