Geçen
akşam bir film seyrettim ve dağıldım.
Filmin
adı; “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” Orijinal adı; “We Need to Talk About Kevin”
Gerçekten
çarpıcı bir konu, çarpıcı oyunculuk ve çarpıcı sahneleriyle dikkat çekici bir
filmdi.
Filmi
izledikten sonra şu sorular aklıma takıldı;
1- Bir
annenin çocuklarını sevmeme ihtimali olabilir mi?
2- Peki
çocukların annelerini sevmeme ihtimali var mı?
Oldukça
zor sorular değil mi?!
Anne
olmaya pek de hazır olmayan bir kadın ve doğduğu andan itibaren sürekli ağlayan
bir bebekle başlıyor film. Bebek öyle çok ağlıyordu ki izlerken bile
dayanılmazdı. Büyüdükçe ağlaması kesiliyor fakat başka problemler ortaya
çıkıyor bu sefer de. Suratı gülmeyen, hiç oyun oynamayan bir çocuk oluyor. Konuşmayı ve tuvaletini söylemeyi reddediyor.
Ama sadece annesine karşı böyle. Annesi tarafından istenmeyen bir çocuk olduğunun bilincinde her şeyi annesini cezalandırmak için yapıyor adeta. Annesinin odasını mahveden, inatla saçma sesler çıkaran, temizlenen
altını anında kirleten dayanılmaz bir çocuk Kevin.
Baba ise yaşanan
problemlerin anne tarafından abartıldığı düşüncesinde olan bir adam. Anne
Eva’nın, oğluna her bakışında onu doğurduğu için yaşadığı hayal kırıklığını ve
pişmanlığını açıkça görebiliyoruz ve
sürekli “olmadı, biz bu çocuğu yapamadık” modunda J
Kevin’in
ergenlik dönemi de zor problemlerle geçiyor ve sonunda felaket gelip çatıyor.
Bir psikopat olan Kevin okulunda katliam yapıyor.
Ayrıntılara
girmiyorum izlersiniz belki, (bence izleyin) filmin hemen her sahnesinde ve de sonunda
apışıp kalıyorsunuz.
Çocuğun
böyle olmasına sebep, annenin kendi oğluna karşı içinde beslediği kızgınlık
mıydı diye düşündüm sonrasında. Çünkü hazır olmadığı bir dönemde kariyerini,
sosyal hayatını terk etmesine sebep olan bir bebekti Kevin Eva için. Çok ağır
bir suçlama ama neden olmasın?! İnsan ruhunun öyle karanlık ve karmaşık
noktaları var ki!
Aslında anne,
bebekliğinden beri her zaman oğluyla beraber, onunla ilgileniyor ama hep doğru
şeyi yapmasını bekleyerek sabır gösteriyordu. Ama bu ilgide sevgi duygusu
hissedilmiyordu. Eva sevgisini gösteremiyordu ya da bilinçli olarak göstermiyordu.
Gerçekten de oğlunun psikopat olmasının sebebi ona karşı beslediği içsel bir nefret
miydi? Ya da gösteremediği sevgi ve şefkat eksikliği miydi?
Kevin’in,
annesinin ondan hiç hoşlanmadığını sadece kendisine alışkın olduğunu söylediği
bir sahne vardı ki beni çok etkiledi. Kevin annesinin onu sevmediğini
hissediyordu.
İşte
yazımın başında sorduğum sorulara geliyor konu, annenin çocuklarını sevmeme
ihtimali olabilir mi? Bir anne olarak bu bana imkansız görünüyor, tabii ki
kızıyoruz çocuklarımıza ama canımızı verecek kadar, koşulsuz şartsız çok
seviyoruz onları. Çocuklarını sevmeyen hatta nefret edenlerin olabileceği
düşüncesi bile beni ürkütüyor ama bu
filmi izleyince “olabilirmiş” diyorsun.
Peki ya çocukların
annelerini sevmeme ihtimali var mı? Bu da
bana imkansız gibi görünüyor ama, çok nadir de olsa bu ihtimal de olabiliyor sanki. Gerçek olayları, bu tarz dramları görüyoruz, duyuyoruz. Ülkemizde
geçtiğimiz yıllarda profesör annesini öldüren kızı hepiniz hatırlarsınız.
Anneliğin
mucizevi bir şey olduğu, yani bebek sahibi olan her kadının mükemmel bir
donanım, ve farkındalıkla, şahane bir anne olacağı düşüncesi her kadın için
geçerli değildir belki de.
Ödüllü bir
festival filmi olan “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” yine ödüllü bir romandan
uyarlanmış. Filmin müzikleri de çok güzeldi. İlginizi çektiyse izlemenizi
öneririm.