28 Ekim 2013 Pazartesi

Bir Festival Filmi

Geçen akşam bir film seyrettim ve dağıldım.

Filmin adı; “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” Orijinal adı; “We Need to Talk About Kevin”


Gerçekten çarpıcı bir konu, çarpıcı oyunculuk ve çarpıcı sahneleriyle dikkat çekici bir filmdi.

Filmi izledikten sonra şu sorular aklıma takıldı;

1- Bir annenin çocuklarını sevmeme ihtimali olabilir mi?
2- Peki çocukların annelerini sevmeme ihtimali var mı?

Oldukça zor sorular değil mi?!

Anne olmaya pek de hazır olmayan bir kadın ve doğduğu andan itibaren sürekli ağlayan bir bebekle başlıyor film. Bebek öyle çok ağlıyordu ki izlerken bile dayanılmazdı. Büyüdükçe ağlaması kesiliyor fakat başka problemler ortaya çıkıyor bu sefer de. Suratı gülmeyen, hiç oyun oynamayan bir çocuk oluyor.  Konuşmayı ve tuvaletini söylemeyi reddediyor. Ama sadece annesine karşı böyle. Annesi tarafından istenmeyen bir çocuk olduğunun bilincinde her şeyi annesini cezalandırmak için yapıyor adeta.  Annesinin odasını mahveden, inatla saçma sesler çıkaran, temizlenen altını anında kirleten dayanılmaz bir çocuk Kevin. 

Baba ise yaşanan problemlerin anne tarafından abartıldığı düşüncesinde olan bir adam. Anne Eva’nın, oğluna her bakışında onu doğurduğu için yaşadığı hayal kırıklığını ve pişmanlığını  açıkça görebiliyoruz ve sürekli “olmadı, biz bu çocuğu yapamadık” modunda J

Kevin’in ergenlik dönemi de zor problemlerle geçiyor ve sonunda felaket gelip çatıyor. Bir psikopat olan Kevin okulunda katliam yapıyor.

Ayrıntılara girmiyorum izlersiniz belki, (bence izleyin) filmin hemen her sahnesinde ve de sonunda apışıp kalıyorsunuz.

Çocuğun böyle olmasına sebep, annenin kendi oğluna karşı içinde beslediği kızgınlık mıydı diye düşündüm sonrasında. Çünkü hazır olmadığı bir dönemde kariyerini, sosyal hayatını terk etmesine sebep olan bir bebekti Kevin Eva için. Çok ağır bir suçlama ama neden olmasın?! İnsan ruhunun öyle karanlık ve karmaşık noktaları var ki!

Aslında anne, bebekliğinden beri her zaman oğluyla beraber, onunla ilgileniyor ama hep doğru şeyi yapmasını bekleyerek sabır gösteriyordu. Ama bu ilgide sevgi duygusu hissedilmiyordu. Eva sevgisini gösteremiyordu ya da bilinçli olarak göstermiyordu. Gerçekten de oğlunun psikopat olmasının sebebi ona karşı beslediği içsel bir nefret miydi? Ya da gösteremediği sevgi ve şefkat eksikliği miydi?

Kevin’in, annesinin ondan hiç hoşlanmadığını sadece kendisine alışkın olduğunu söylediği bir sahne vardı ki beni çok etkiledi. Kevin annesinin onu sevmediğini hissediyordu.

İşte yazımın başında sorduğum sorulara geliyor konu, annenin çocuklarını sevmeme ihtimali olabilir mi? Bir anne olarak bu bana imkansız görünüyor, tabii ki kızıyoruz çocuklarımıza ama canımızı verecek kadar, koşulsuz şartsız çok seviyoruz onları. Çocuklarını sevmeyen hatta nefret edenlerin olabileceği düşüncesi bile beni  ürkütüyor ama bu filmi izleyince “olabilirmiş” diyorsun.

Peki ya çocukların annelerini sevmeme ihtimali var mı? Bu da  bana imkansız gibi görünüyor ama, çok nadir de olsa bu ihtimal de olabiliyor sanki. Gerçek olayları, bu tarz dramları görüyoruz, duyuyoruz. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda profesör annesini öldüren kızı hepiniz hatırlarsınız.

Anneliğin mucizevi bir şey olduğu, yani bebek sahibi olan her kadının mükemmel bir donanım, ve farkındalıkla, şahane bir anne olacağı düşüncesi her kadın için geçerli değildir belki de.

Ödüllü bir festival filmi olan “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” yine ödüllü bir romandan uyarlanmış. Filmin müzikleri de çok güzeldi. İlginizi çektiyse izlemenizi öneririm.