24 Mayıs 2013 Cuma

İçki


“İçkim yok

Sigaram yok

Allah korkum var”

 İşte bu üç cümle evlilik programlarında en çok aranan kriterler.

 Aslında içki de demiyorlar “alkol” var mı? “yok” “sosyal içici de değilsiniz değil mi? “ağzıma hiç sürmedim” “aferin”!

 Tabii ki bu üçlü sağlık ve iyi insan olma konusunda çok önemli, ama dayatma içerdiği için rahatsız ediyor. Eş seçerken tek kriter olması rahatsız ediyor ve oradaki her şeyi en iyi bildiğini zanneden başöğretmen rolündeki sunucunun “bravo” çığırtkanlığı rahatsız ediyor.

 Şimdi de gece yarısı yasağı gündemde. (gündemdeki önemli konuları unutturmak çabalarını da takdirle karşılıyorum!!)

 

İçki dozunda içilirse iyi, ama yasaklar da dozunda olsun. Zararlarını anlatsınlar, içme yaşı konusunda denetlemeler artırılsın, buna bir itirazım yok ama çok sert yasaklar bence yersiz. O zaman buna belli bir ideolojinin uygulaması derim ben. İslamın kurallarına göre herkes kendi günah ve sevabından sorumlu değil midir? O zaman bırakın içki içen hesabını öbür tarafa gittiğinde yönetime değil yaradana versin.

 Nedir bu baskı?! Gittikçe muhafazakarlaşan bir ülkeye dönüyoruz. Gündem konumuz “içki yasağı”!  “kırmızı ruj” un ne kadar tahrik edici olduğu vs…

 Kendini muhafazakar olarak tanımlayanlar, baskıcılar, kendi hayatları dışında herkesin ahlak dışı eğilimleri olduğunu düşünüyorlar. Oysa muhafazakar olmayan bir kişi, bazı muhafazakarlardan çok daha iyi ahlaklı olabilirl. İyi kalpli olmak, dürüst olmak, yalan söylememek, hak yememek, haksızlık yapmamaktır temiz ahlak.

 Allah korkum var diyene körü körüne inanalım mı? Allahtan niye korkar insan? Günahkarsan korkarsın. İç terbiyen varsa, dinin içeriğini biliyorsan, kibrin yoksa, yardıma muhtaç insanlara (duyurmadan) yardım elini uzatıyorsan, hırsızlık yapmıyorsan, sorumluluklarını biliyor ve yapıyorsan, kendini, bedenini, ruhunu ve çevreni temiz tutuyorsan, Allahına sığınıp, ondan isteyip, ona şükrediyorsan niye korkasın?!!

 Yanlış bir Müslümanlık aldı başını gidiyor. Kulaktan dolma, cahil hocaların dedikleriyle hareket etmekle Müslüman olunmuyor. Kuranda olmayan yasaklarla yeni din yaratıyorlar.

Öyle hurafeler dönüyor ki ortalarda, inanamazsınız, ama o kadar çok inanan var ki bu safsatalara.

 Başını örtmekle, herkesin el yıkadığı umumi tuvaletlerde ayağını lavaboya kaldırıp abdest almakla, temizlikle alakası olmayan hallerle ibadet olmuyor. Günah diye alafranga tuvalete girmezler, ama alaturkada yere değen uzun eteklerini hiç düşünmezler.

 Ahlak deyince akıllarına etek boyu,öpüşmek sarılmak geliyor.Yalan, riya, kincilik, kul hakkı, haksız zenginleşme gelmiyor. Ahlakı milletin eteğinde, öpüşen dudaklarında, sarılan kollarında, içtiği içkide aramadan önce, yediğiniz lokmada, ettiğiniz sözde arayın.

 Metro'da sarılan bir çift mi ahlaksızdır? yoksa yalan üstüne yalan, mal üstüne mal, zulüm üstüne zulüm yapanlar mı?

 Herkes birbirinin inancına saygı duymalı ve kimse kimseyi yargılamamalı. Beğenmezsin, tasvip etmezsin ama karışamazsın.

 Yasak getirmek çözüm müdür?

16 Mayıs 2013 Perşembe

insanlar

Bir yerde okudum, insanlar dört çeşitmiş. “Bir çeşit insan vardır ki, her şeyi ile tatlıdır, ona doyum olmaz. Bir çeşit insan vardır ki, her şeyi ile acıdır, ağza alınmaz. Bir çeşit insan vardır ki, ekşidir, o senden bir şey koparmadan önce, sen ondan lazım olanı almalısındır. Bir çeşit insan vardır ki, tuz gibidir, ona ihtiyacın olduğunda gerektiği kadarını alıp, kullanırsın. “

Bunun üzerine düşündüm de benim de insanları anlatacak bazı tariflerim var ve bu konuda ne yazık ki pek de iç açıcı düşüncelerim yok.

İnsanlığı tüm olarak ne kadar seviyorsam tek tek insanlar olarak o kadar sevmiyorum ve toplumu oluşturan insanlardan gitgide soğuyorum maalesef!

Benim en çok korktuklarım soğuk insanlardır, soğuk ve samimiyetsiz insanları hiç sevmem ve anlaşamam. Bunlar insanlarla ilişkilerinde samimiyet kurmaktan özellikle kaçınan, mesafeli duran insanlardır. Karşısındakine sıcak davranabilerek de mesafeyi koruyabileceğini bilmezler ne yazık ki. O mesafe onları kibirli gösterir, bunu bilirler mi acaba? Kendi soğuklukları nasıl da üşütür etrafındakileri!  Benim bütün enerjimi anında çekerler elektrikli süpürge gibi. Oysa ki bir sıcak gülümseme ne kadar çok şey başarır. Gülmek dudaklarda başlar, sonra bütün yüze ve sonra bulunduğun ortama yayılır, herkese bulaşır.

Hepimizin hayatında vardır böyleleri, bir süre taşırsın, hoş görmeye, olduğu gibi sevmeye çalışırsın ama bunu taşımak çok zordur. Bu insanları aslında dertleri büyüktür, kesinlikle kendi hayatlarında mutlu değillerdir, mutsuzlukları soğutur onları.

Bir de  dengesiz insanlar vardır ki bunlardan kesinlikle uzak durulmalıdır.  Yaptıkları birçok şeyde akıl ve mantık aranmamalıdır. Bunlar ne zaman ne yapacağı belli olmayan kişilerdir. Her şeyin yolunda olduğunu düşündüğünüz bir anda bir şeye sinirleniverirler ama ne olduğunu anlamanız imkansızdır. Samimi, sıcak bir ortamı bir anda buza çevirirler.  Parçalı bulutlu hava gibidirler. Bir bakmışsın yağmur yağıyor, bir bakmışsın güneş açmış. Bir bakmışsın selam verirken öper seni, bir bakmışsın sadece soğuk bir merhaba der.  Apışıp kalırsın, duyguların allak bullak olur.

Hele ki bu dengesiz şahıs sevdiğiniz biriyse, ya da iyiliğini gördüğünüz biriyse yapabileceğiniz en mantıklı şey allahtan sabır dilemektir.  İyi günlerinizin hatırına  bırakıp gidemezsiniz, ilişkinizi bitiremezsiniz ama onunla da yapamazsınız. Sonunda siz de dengesiz biri olabilirsiniz, ya da sinir hastası aman dikkat!

Bir de sinsiler vardır, hep samimi görünürler ama anlarsın yalan olduğunu. Belli ipuçları ele verir onları, biraz dikkat ederseniz.  Bu insan tipi sürekli zarar verir. Senden uzak olan kişiyi sana yakınlaştırır, sana yakın olanı da senden uzaklaştırır. İyilik yapıyorum adına ortalığı karıştırır, kısaca tehlikelidirler.

Bir de sana fayda vermek isteyip de zararı dokunanlar vardır, ahmak ve cahildirler bu gruptakiler. Bazıları bilmediğini bilmez, bazıları da bilmeyi, öğrenmeyi istemez.

Korkaklar da başka bir tehlikeli gruptur. Zor bir anında seni yapayalnız bırakır kaçar. Seni doldurur bırakır, sen ortaya atılınca ortadan kaybolurlar.

Ya kıskanç insanlar?!  Bunlar da çok tehlikelidirler.  Kendi aralarında çeşitleri vardır; belli edenler, sinsice saklayanlar, açıkça söyleyenler. Seni çok sevdiğini söyleyip, kendinden başka herkesi kıskananlar ise sadece sevgililerde  değil, arkadaşlar arasında da ciddi problemlere neden olurlar. Bunların kurnazlarından korkacaksın,  her şeyi yapıp, “ama ben seni çok seviyorum da ondan böyle davrandım” derler.

Karamsar, kötümser, iyimser, sitemkar, alıngan, duygusal, hırslı, pasif, ezik, kindar, ukala, her şeyi bilen, iddiacı, kaba, ultra nazik, vs.. Eminim hepinizin ekleyeceği şeyler vardır bunlara değil mi?

Hiçbir insan mükemmel değildir, herkesin az biraz kusurları, defoları vardır. İyi ya da kötü yanları vardır. Peki bunları gözlemleyen ve yazan ben çok mu mükemmelim? Tabii ki değilim, sadece ortalamanın biraz üzerinde bir bilince ve farkındalığa, vicdana ve samimiyete sahibim o kadar.




6 Mayıs 2013 Pazartesi

Rüyalarım, düşlerim, kabuslarım..


En güzel rüya tanımını Murathan Mungan’ın “Şairin Romanı” kitabında okumuştum; “Rüyalarımız kendimize sorduğumuz resimli bilmecelerdir. Cevabının bizde saklı olduğundan habersiz olmayı seçtiğimiz için hatırlamayız onları ya da tabir edemeyiz.”

Rüyalarım benim  için çok önemlidir. “Bir rüya gördüm” dediğim zaman evdeki herkes yine mi ifadesiyle bana bakar. Endişe, korku ama bir o kadar da merak dolu olan gözleri, rüyama göre beni ya geri çeker, ya da keyiflendirir. Çünkü bilirler ki rüyalarım çıkar.

Çok rüya gördüğüm için rüyalarla ilgili çıkan kitapları, yazıları, belgeselleri, tv’de çıkan uzmanları elimden geldiğince takip ederim.

Rüya denilince çoğu insanın aklına ilk gelen isim Sigmund Freud’dur. Rüyaların bilinç altına giden ana yol olduğunu söyleyen  Freud 'a göre rüyaların amacı günlük yaşamda bastırılarak bilinçaltına atılmış ilkel,  çoğunlukla da cinsellik ve saldırganlıkla ilgili isteklerin dışa vurulmasıdır. Ünlü psikanalist kişinin bastırılmış duygularını ortaya çıkarmak için rüyalardaki sembollerin önemine dikkat çeker. Şu aralar tezi için Freud okuyan kızım benim için bu görevi üstlenmiş durumda J


sigmund Freud ve carl Jung


Freud kadar popüler olan bir başka isim de Carl Güstav Jung 'du. İnsanların yaşam biçimlerinin getirdiği kısıtlamalar sonucu, kişiliklerinin ortaya koyamadıkları yönlerinin rüyalarda ortaya çıktığını söyleyen Jung’a göre, rüyalarda geçen semboller bilinçaltından gelen zihinsel görüntülerdir ve kabullenmediğimiz ya da endişe duyduğumuz yönlerimizi tanımamıza ve kabullenmemize yardım ederler.

İkisinin çalışmaları arasındaki temel farklılık Freud'un rüyanın ne saklayacağına, Jung'un ise ne açıklayacağına bakmasıdır.

Çok rüya gören bir insan olarak bana  sorarsanız eğer, aklım tüm uzmanların dediklerine inanmak istiyor, yani tüm  rüyalar bir şekilde yaşadıklarımız ve bilinçaltımızın eseri olduğu için “eyvah kötü bir rüya gördüm, ne olacak acaba?” korkusu yaşamama gerek yok o zaman! Bunun bir yere kadar doğru olduğunu kabul ediyorum ama ben haberci rüyalara da inanıyorum.

Rüyalarımızın çoğu  bilinçaltımızın bize sunduğu görüntülerdir. O gün yaşadıklarımız, ya da bir süredir zihnimizi meşgul eden problemler, özlemlerimiz, isteklerimiz bilinçaltının muhteşem yönetmeliği sayesinde değişik rollere bürünüp bir tiyatro oyunu hazırlarlar ve bize ustalıkla bu oyunu sunarlar.  İdiia ederim ki benim bilinçaltım bu konuda Oscar’ın en büyük adayı olabilir J Ama bir de haberci rüyalarım var ki, ben ve yakınlarım buna birkaç kere tanık olmuşlardır. Bunun sebebinin de 6. duyum olduğuna inanıyorum.


Ya kabuslar? Bu konuda da çok iyiyim J Kabuslarımdan çok güzel gerilim filmleri, seri katil hikayeleri çıkar. Karabasan da görmüşlüğüm var  ve bence kabustan beter bir şey. Kötü bir rüya gördüğünü fark edersin ve uyanmak istersin ama bunu başaramazsın, bazen uyandığını sanırsın, üzerindeki ağırlık kalkmaz bir türlü, aslında hala uykudasındır falan filan, yani berbat bir durum L

Tekrarlanan rüyalar var bir de. Benim rüyalar aleminde yıllardır yaşadığım evler ve sokaklar var valla, rüyamda çok iyi bildiğim bu yerleri gerçekte hiç görmedim.

En sonuncusu da “kıçın açıkta kalmış” isimli rüyalardır  ki bunlar da bende fazlasıyla mevcut. Geçen gece bir ambulans sedyesinde, üzerimde ameliyat önlüğü ile yüzü koyun uzanmış olarak E-5 kara yolunda arabaların arasında son hızla eve dönmeye çalışıyordum J